Günümüz Ebeveynlerine Bir Sesleniş

Bu yazımda ebeveyn
tutumlarının bir alt başlığını, Black Mirror dizisinin Arkangel bölümü
üzerinden değerlendireceğim.
Arkangel bölümü eşi
olmayan ve çocuğunu tek başına büyüten bir anneyi anlatıyor. Bu anne; kaygısıyla,
sevgisiyle, korumasıyla günümüz annelerine öylesine çok benziyor ki bu bölümün
değerlendirmeye alınmasının ebeveynliğe tutulan bir ışık olacağına inanıyorum.
Bölümümüzde;
Anne bir gün
çocuğunu parkta kaybediyor ve bu korkuyla Arkangel adında bir kuruluşa
başvuruyor. Bu kuruluş anneye çocuğunun güvenliği ve sağlığı için çocuğa bir
implant takacaklarını bunun son derece güvenli, sağlığını etkilemeyecek bir
cihaz olduğunu ve böylece çocuğunun konumunu, sağlık değerlerini görebileceği
gibi çocuğunun gördüğü her şeyi canlı bir şekilde izleyebileceği bir tablet
vermeyi vaat ediyor. Tablette bir de şöyle bir opsiyon var; eğer isterseniz
çocuğunuzun “ stres “ gibi kortizol seviyesini artıracak bir durum olduğunda,
yaşadığı andaki olumsuz görüntüyü filtre özelliğini açıp, bulanıklaştırarak görmesini
engelleyebiliyorsunuz.
Düşünsenize
çocuğunuzun sağlık değerlerini sürekli kontrol edebileceksiniz, demir eksikliği mi var? kalp atışları normal
seyrinde mi? … Aynı zamanda çocuğunuzun telefonunun şarjı bittiğinde, aklınızda
bin türlü olumsuz senaryo yazmaya da son, kolaylıkla tabletinizden çocuğunuzun nerede
olduğunu görebilir ve en iddialısı da çocuğunuzun etrafında neler olup
bittiğini kameraya bağlanarak tabletinizden izleyebilirsiniz.
Şimdi lütfen
kendinize şu soruyu sorun çocuğumun güvenliği ve sağlığı için vaat edilen bu
teknolojiyi kullanır mıydım?
Kiminiz evet neden
olmasın derken, kiminiz sunulan özelliklerin bir kısmını doğru, bir kısmını da yanlış
bulacak. Tabi bazılarınız da farklı sebeplerden ötürü asla böyle bir
teknolojiyi kullanma taraftarı olmayacak.
Bölümde ki anne
karakteri Marie ise bu teknolojiye evet diyenlerden …
Marie filtreleme
özelliğini açıyor ve bu sayede köpekten korkan Sara her gün yolunun üzerindeki
köpeği görmek zorunda kalmıyor ve dolayısıyla köpek korkusu da yaşamıyor. Bu
bölümün en masum sahnelerinden biri bu sahne belki, ama bize ilerleyen
dakikalarda çok şey anlatacak.
Sara ergenlik
dönemine dek havlayan köpek ve benzeri görüntülerden; okuldaki bir kavgayı izlemekten veya annesinin
ağladığı bir anı görmekten filtre sayesinde korunuyor. Peki sonuç ne mi?
Sara da
arkadaşlarının gördüğü ve kendisinin asla göremediği bu heyecan, korku, üzüntü,
adrenalin yüklü dünyaya inanılmaz bir merak duygusu oluşuyor.
Yani nihayetinde yasakların
cazibesi kendini burada da gösteriyor.
Sara bir takım
duyguları deneyimleyebilmek için kendine zarar vermeye başlıyor ve annesi
sonunda çareyi filtreyi kaldırıp tableti tavan arasına saklamakta buluyor.
Anne Sara’ya artık
filtre ve tabletin olmadığını açıkladığında Sara korkuyor, yıllardır
hissetmediği bu şeyi yani korkuyu hissediyor,
çünkü Sara bugüne dek annesinin filtresi sayesinde bütün
olumsuzluklardan korundu. Şimdi herkes için oldukça sıradan olan bu dünya onun
için parkurlar, tehlikelerle dolu bir dünya halini aldı ve kendini müthiş bir
güçsüzlük içerisinde hissediyor.
Sara, annesi
filtreyi kaldırdıktan sonra köpekten tıpkı çocukluğundaki gibi korkuyor. Ancak
ilerleyen sahnelerde filtresiz yaşayan Sara’nın köpeği gördükçe korkusunun
azaldığını ve hatta zamanla ona alışıp, köpeğe yiyecek verdiğini ve başını
okşadığını görüyoruz. İşte bu sahne çok önemli, hayatta yüzleşmediğimiz
durumlar bizler için ürkütücü birer yabancı olmaktan ileri geçemiyor. Hala
filtre ile yaşayan bir Sara olsaydı merhamet duygusunu geliştirecek olan o
köpeği sevmekten veya o köpeği beslemekten mahrum bir Sara olacaktı.
Çocuklarımızı öyle
çok seviyoruz ki, tıpkı Sara’nın annesinin de kızını sevdiği ve onun için en
iyisini istediği gibi, onları gözümüzden sakınıyoruz. Bizim ellerimizde Sara’nın
annesi gibi filtrelerimiz yok belki, ama çocuklarımızın birtakım acı
yaşantıları deneyimlemelerini engelliyoruz. Aman düşmesin, aman korkmasın, aman
üzülmesin, ağlamasın, öfkelenmesin…
Hayır bazen korkmalı, bazen öfkelenmeli ve bazen de
üzülmeliler.
Onlara kaçınarak çözme yolunu (!) değil yüzleşerek mücadele
etme, yüzleşerek alışma, hatta yüzleşerek sevme yolunu göstermeliyiz.
Bahsettiğim şey istemediği şeyleri yapmaya zorlamak değil,
yalnızca yüreklendirmek, ama gerçekten yapabileceğine inandığınız durumlarda…
Bir diğer önemli
sahne ise Sara resim çizerken yan odada ki annesine sesleniyor; “Anne kızın
saçları ne renk olsun? “ ve annesi; “Sen
bilirsin istediğin renge boya.” diyor. Ancak kızının gerçekleştirdiği her
eylemin güzelliği ve doğruluğundan kendini sorumlu hisseden annemiz kendini
tutamıyor ve “Kahverengi olsun.”
şeklinde bir ekleme yapıyor. Aslına bakılırsa Marie yalnızca kızının resmi
güzel olsun istiyor. Ama Marie kızının ortaya koyduğu resimden çok daha önemli
bir şey olduğunu es geçiyor “kızının fikirleri ve beğenileri ”…
Sara’nın filtresi kalktığında
ilk yaptığı şey ne biliyor musunuz?
Okul içerisinde ki yasakları çiğneyen, okulun en kavgacı çocuğundan
gidip, yaşına uygun olmayan bir sürü şey öğrenmesi. Bu fanusun içerisinde
pamuklara sardığımız çocuğumuzun, fanustan ilk çıkışında bocalamasıdır. Çünkü Marie
kızına dünyanın kötü bir yüzü yokmuş gibi davrandı, hâlbuki kızına doğrunun
karşısında duran bir yanlışın olduğunu anlatmış olsaydı belki de Sara muhakeme
gücüne sahip bir kız olarak kendisi için doğru arkadaş seçimini yapabilecekti.
Sara’nın annesi
Marie’nin anneliğini psikolojik açıdan bir sınıf içerisine dahil edecek olursak; ebeveyn
tutumları içerisinden “Aşırı koruyucu ebeveyn tutumu” tam da Marie’nin
anneliğine karşılık geliyor.
Aşırı koruyucu
ebeveynler çocuklarını sürekli koruma ve kısıtlama eğilimi içerisinde olmakla
birlikte çocukları için oldukça kaygılı bireylerdir. (Özyürek & Tezel-Şahin, 2010)
Bu ebeveynler çocuğun
anne babaya ihtiyaç duymadan da halledebileceği birçok eylemi kendileri üstlenirler
(Demiriz ve Öğretir, 2007).
Aşırı koruyucu bir tutuma sahip ebeveynlerin
çocuklarında iki sonuç ile karşılaşıyoruz;
kolayca uyum gösteren itaatkar, içedönük ve utangaç çocuklar veya
sorumsuz ve şımarık kişilik geliştiren çocuklar. Aynı zamanda bu ebeveynler, çocukları
yerine sorun çözme görevini üstlendiği için bu çocukların sorun çözmede oldukça
yetersiz olduğu görülüyor. Aşırı koruyucu ebeveynlerin çocukları daima
bağlanacakları bir kişi arayışı içerisindeyken, aynı zamanda tek başına
kendilerini yetersiz ve güçsüz hissetme eğiliminde oluyorlar (Yavuzer, 2008:
135).
Kim çocuğunun var olduğu bir ortamda her şeye
evet demesini, doğru veya yanlış kişiyi ayırt etmeksizin kendinden güçlü
gördüğü herkese itaat etmesini, fikirlerini kolayca ifade edememesini ve onun
için sürekli seçimler yapan ebeveyni olmadan karar vermekte, seçim yapmakta
güçlük çekmesini veya tam aksine sorumsuz, asi bir kişiye dönüşmesini ister ki …
Öyleyse ne dersiniz? Sürekli kontrol etmeye,
endişelenmeye, çocuğunuzun seçim hakkı olan durumlarda onun yerine seçim
yapmaya, her türlü problemi onun yerine çözmeye, yüzleşmesi gereken
durumlardan, deneyimlemesi gereken yaşantılardan mahrum bırakmaya, ona
gereğinden daha korunaklı bir ortam sunarak pespembe bir dünya resmetmeye devam
mı?
Eğer cevabınız hala evetse çok uç bir örnek
de olsa, tavsiyem bu filmin sonunu görmenizde fayda olduğu…
Sakinlik huzur ve sevgiyle
kalın…
Psk.
Büşra AKGÜN
KAYNAKÇA
-Yavuzer, H.(2008). Çocuk
Psikolojisi. .İstanbul: Remzi Kitabevi.
-F Tezel Şahin, A Özyürek. (2010) Anne
Baba Eğitimi ve Öncesinde Okul Katılımı. .İstanbul: Morpa Yayınevi.
-Demiriz, S. ve Öğretir,
A.D.(2007). Alt Ve Üst Sosyo-Ekonomik
Düzeydeki 10 Yaş
Çocuklarının
Anne Tutumlarının İncelenmesi. Kastamonu Eğitim
Dergisi.
.
Arkangel bölümü eşi olmayan ve çocuğunu tek başına büyüten bir anneyi anlatıyor. Bu anne; kaygısıyla, sevgisiyle, korumasıyla günümüz annelerine öylesine çok benziyor ki bu bölümün değerlendirmeye alınmasının ebeveynliğe tutulan bir ışık olacağına inanıyorum.
Bölümümüzde;
Anne bir gün çocuğunu parkta kaybediyor ve bu korkuyla Arkangel adında bir kuruluşa başvuruyor. Bu kuruluş anneye çocuğunun güvenliği ve sağlığı için çocuğa bir implant takacaklarını bunun son derece güvenli, sağlığını etkilemeyecek bir cihaz olduğunu ve böylece çocuğunun konumunu, sağlık değerlerini görebileceği gibi çocuğunun gördüğü her şeyi canlı bir şekilde izleyebileceği bir tablet vermeyi vaat ediyor. Tablette bir de şöyle bir opsiyon var; eğer isterseniz çocuğunuzun “ stres “ gibi kortizol seviyesini artıracak bir durum olduğunda, yaşadığı andaki olumsuz görüntüyü filtre özelliğini açıp, bulanıklaştırarak görmesini engelleyebiliyorsunuz.
Düşünsenize çocuğunuzun sağlık değerlerini sürekli kontrol edebileceksiniz, demir eksikliği mi var? kalp atışları normal seyrinde mi? … Aynı zamanda çocuğunuzun telefonunun şarjı bittiğinde, aklınızda bin türlü olumsuz senaryo yazmaya da son, kolaylıkla tabletinizden çocuğunuzun nerede olduğunu görebilir ve en iddialısı da çocuğunuzun etrafında neler olup bittiğini kameraya bağlanarak tabletinizden izleyebilirsiniz.
Şimdi lütfen kendinize şu soruyu sorun çocuğumun güvenliği ve sağlığı için vaat edilen bu teknolojiyi kullanır mıydım?
Kiminiz evet neden olmasın derken, kiminiz sunulan özelliklerin bir kısmını doğru, bir kısmını da yanlış bulacak. Tabi bazılarınız da farklı sebeplerden ötürü asla böyle bir teknolojiyi kullanma taraftarı olmayacak.
Bölümde ki anne karakteri Marie ise bu teknolojiye evet diyenlerden …
Marie filtreleme özelliğini açıyor ve bu sayede köpekten korkan Sara her gün yolunun üzerindeki köpeği görmek zorunda kalmıyor ve dolayısıyla köpek korkusu da yaşamıyor. Bu bölümün en masum sahnelerinden biri bu sahne belki, ama bize ilerleyen dakikalarda çok şey anlatacak.
Sara ergenlik dönemine dek havlayan köpek ve benzeri görüntülerden; okuldaki bir kavgayı izlemekten veya annesinin ağladığı bir anı görmekten filtre sayesinde korunuyor. Peki sonuç ne mi?
Sara da arkadaşlarının gördüğü ve kendisinin asla göremediği bu heyecan, korku, üzüntü, adrenalin yüklü dünyaya inanılmaz bir merak duygusu oluşuyor.
Yani nihayetinde yasakların cazibesi kendini burada da gösteriyor.
Sara bir takım duyguları deneyimleyebilmek için kendine zarar vermeye başlıyor ve annesi sonunda çareyi filtreyi kaldırıp tableti tavan arasına saklamakta buluyor.
Anne Sara’ya artık filtre ve tabletin olmadığını açıkladığında Sara korkuyor, yıllardır hissetmediği bu şeyi yani korkuyu hissediyor, çünkü Sara bugüne dek annesinin filtresi sayesinde bütün olumsuzluklardan korundu. Şimdi herkes için oldukça sıradan olan bu dünya onun için parkurlar, tehlikelerle dolu bir dünya halini aldı ve kendini müthiş bir güçsüzlük içerisinde hissediyor.
Sara, annesi filtreyi kaldırdıktan sonra köpekten tıpkı çocukluğundaki gibi korkuyor. Ancak ilerleyen sahnelerde filtresiz yaşayan Sara’nın köpeği gördükçe korkusunun azaldığını ve hatta zamanla ona alışıp, köpeğe yiyecek verdiğini ve başını okşadığını görüyoruz. İşte bu sahne çok önemli, hayatta yüzleşmediğimiz durumlar bizler için ürkütücü birer yabancı olmaktan ileri geçemiyor. Hala filtre ile yaşayan bir Sara olsaydı merhamet duygusunu geliştirecek olan o köpeği sevmekten veya o köpeği beslemekten mahrum bir Sara olacaktı.
Hayır bazen korkmalı, bazen öfkelenmeli ve bazen de üzülmeliler.
Onlara kaçınarak çözme yolunu (!) değil yüzleşerek mücadele etme, yüzleşerek alışma, hatta yüzleşerek sevme yolunu göstermeliyiz.
Bahsettiğim şey istemediği şeyleri yapmaya zorlamak değil, yalnızca yüreklendirmek, ama gerçekten yapabileceğine inandığınız durumlarda…
Sara’nın filtresi kalktığında ilk yaptığı şey ne biliyor musunuz?
Okul içerisinde ki yasakları çiğneyen, okulun en kavgacı çocuğundan gidip, yaşına uygun olmayan bir sürü şey öğrenmesi. Bu fanusun içerisinde pamuklara sardığımız çocuğumuzun, fanustan ilk çıkışında bocalamasıdır. Çünkü Marie kızına dünyanın kötü bir yüzü yokmuş gibi davrandı, hâlbuki kızına doğrunun karşısında duran bir yanlışın olduğunu anlatmış olsaydı belki de Sara muhakeme gücüne sahip bir kız olarak kendisi için doğru arkadaş seçimini yapabilecekti.
Psk. Büşra AKGÜN